SERENAD – Zülfi Livaneli

Zeus, Tanrıçalar kadar güzel yarattığı Pandora’yı, intikam almak istediği Epimetheus‘a bir kutuyla gönderir. Pandora’nın güzelliğinden büyülenen Epimetheus, onu evine alır ve hemen onunla evlenir. Pandora kutusu ile birlikte Epimetheusun yanında kalır. Bir gün Zeus Pandora’nın kulağına kutuyu açmasını fısıldar, çünkü artık insanlıktan intikam alma zamanı gelmiştir. Pandora kutunun içinde ne olduğunu bilmez ve hemen açıverir. Pandora kutuyu açınca, insanlık arasına mutsuzluğu ve kötülüğü salıvermiştir. Böylece kötülükler dünyaya ve insanlığa yayılmıştır.
Efsaneye göre kötülüklerin ve mutsuzlukların yayıldığı bu kutu, tekrar açılmaması için çoook uzaklarda saklanmaktadır. Kutuyu arayanlar kutunun nerede olduğunu bulamamışlardır. Şimdi size “Ben Pandora’nın kutusunun yerini biliyorum.” desem, bana inanır mısınız? Nerede mi? Bana kalırsa pandoranın kutusu hepimizin kendiliğinin içinde gizli bir yerde. Yanlış duymadınız, en derinlerde sakladığımız, içini üzüntülerimiz, kayıplarımız, travmalarımız, mutsuzluklarımız, hayal kırıklıklarımızla tıka basa doldurduğumuz ve açılmaması için her fırsatta daha da uzaklaştırdığımız anılarımızın depoladığı yer acaba modern zamanların pandora kutusu olabilir mi?

Bazı anlar ve anılar vardır ki bunları bir sandığa saklamak ister, yıllar boyunca açılmasına izin vermek istemeyiz. Birileri ya da bir şeyler bizi bunlara yaklaştırdığında, bize bunları hatırlattığında, sakladığımız sandığın üzerini daha da ağır yüklerle kapatır, sandığımızı daha da uzaklara iter hatta yaşananlar hiç yaşanmamış gibi yaparız ki bir daha bu sandığın açılması söz konusu bile olmasın. Çünkü, açıldığında bizlere üzüntü ve mutsuzluk getireceğine inanırız. Serenad romanında Maya Duran ve Profesor; yıllardır saklanan gizemli bir kutuyu açıyor ve bu kutunun içinden çıkan anılar, duygular, beraberinde gelen tüm zorluklar için kendi mücadelelerini veriyorlar. Bu mücadele öyle bir mücadele ki insanın kendiliğini keşfetme yolculuğunda kendi Pandorası olası geliyor.
Evet, elimizde bir sihirli değnek olsa belki de çoğumuz acılarımızdan ve yaşamın bize sunduğu tüm zorluklardan bir çırpıda kurtulmak isteyecektir. Ancak elimizde bir sihirli değnek olmadığına göre bize kalan, seçimlerimizin ya da kontrolümüz dışında gelişenlerin beraberinde getirdiği tüm zorluklarla, acılarla ve mutsuzluklarla dolan kutularımızın kapağını açmak ve açığa çıkanlarla yine kendi yöntemlerimizle mücadele etmek oluyor. Bu kitap tam da bu açıdan bize evrenselliği hatırlatıyor: Hepimizin acıları, hepimizin duyguları ve hepimizin mücadele yöntemleri var. Yalnız değiliz. Siz de duygularınızı ve mücadele yöntemlerinizi tek başınıza keşfetmek zorunda değilsiniz. Serenad’ı okurken, Maya Duran ve Profesor ile birlikte kendi gizemli yolculuğunuza çıkabilirsiniz. Okurken içinizde harekete geçen duyguların ve düşüncelerin yolunuzu aydınlatması dileğiyle Sevgili Okur. Kim bilir, belki onlar da kendi kutularından çıkmak istiyorlardır?