MARTIN EDEN – Jack London

Jack London’un hayatından izler taşıyan, sizlerin de hayatına belli noktalardan dokunacak olan mücadele ruhu yüksek bir kitap.
Verilen hayat mücadelesine ek olarak aşk motivasyonunun harekete geçirdiği yazma tutkusunun mücadelesini de bize veren yazar; o kadar güzel bir kurgu yaratıyor ki olay “zengin kız, fakir oğlan” klişesinden çıkıyor; temelden bir insanın kendini inşa etme, kendini bulma hikayesine evriliyor. Bir insan sıfırdan başlayarak ne kadar ileriye gidebilir’in, kendini geliştirebilir’in cevapları tüm açıklığı ve gerçekliği ile dile getiriliyor.

Genel olarak gizemli olanı keşfetme ve bizden olmayana merak eğilimi içerisindeyizdir. Tıpkı Martin’in Ruth’u zirveye yerleştirip o saatten sonra ona ulaşma amacı gütmesi gibi. Yazma yolunda emin adımlarla ilerlerken hiçbir durumda inancını yitirmemesi, deyim yerindeyse canını dişine takıp olanca gücüyle verdiği savaş her bakımdan örnek alınası.
En nihayetinde hayallerin gerçekleşmesi, beraberinde yalnızlaşma ve derin bir anlamsızlığı getiriyor. Ve bu bunalım hali çok haklı bir yakarışa dönüşüyor: “Tanrım! Halbuki o sırada ben açlıktan geberiyor ve giysi diye üzerime paçavralar geçiriyordum. Neden o zaman davet etmediniz yemeğe? Tam zamanıydı oysa. O hikayeler o zaman yazılmıştı. O işlerim sayesinde bana şimdi yemek yediriyorsunuz; neden ihtiyacım olduğunda yedirmediniz?” Bu satırların riyakarlığı, sahteliği o kadar gerçek ki…
Okurken Nietzsche’nin “üst insan” tanımına benzerliklerini yakaladığım Martin; gündelik kaygılardan kendini arındırmış, belli bir hedefi olan, bu yolda önüne çıkabilecek her engelin sonuçlarını üstlenebilen, nasıl bir hayat süreceğine kendisi karar verebilen özgür bir insandır. Çok sevip yücelttiği Ruth ise; iyi eğitim almış olmasına karşın kendi kararlarını veremeyen, ailesinin ve bulunduğu sınıfın kuralları dışına çıkamayan, bağlı ve bağımlı bir insan portesi çizer. Bundandır ki Ruth kendisinin almadığı kararlardan dolayı pişmanlıklar yaşarken, Martin son derece kendinden emin ilerleyebilmiş, özgürlüğünde ısrarcı olmuştur.
Ve nihayet…
“…
Bir canlı sonsuza dek ömür sürmez
Ölü adam hiçbir zaman dirilmez
En yorulmuş nehir bile dinlenmez
Denize ulaşmadan salimen.”
dizeleriyle kitap sona, Martin ise sonuna adım adım yaklaşır.