KUŞLARIN FELSEFESİ Philippe J.Dubois / Elise Rousseau

Kuş bilimci olan Philippe J. Dubois ile Filozof – Gazeteci Elise Rousseau birlikte doğada kuşlar özelinde yaptıkları gözlemleri kuşların felsefesi adı altında biz okurlarla paylaşmışlar. 21. Yüzyılda, kuşlar bize hangi dersleri verebilir? Bu kısa ornitoltojik (kuş bilimi) denemeler üzerinden bu canlıların aslında düşünme ustaları olabileceğini keşfedeceğiz. Azıcık gözlemleme zahmetine girdiğimizde kuşlar bizi –evrimin tepesinde olduğunu düşünerek kendini “dünyanın efendisi” ilan eden bizi!- kendimiz üzerine düşünmeye sevk eder.(sf2)

Ben sık sık kuş olduğumu hayal ederim. Üretken olduğum zamanlarda bir tavuk, herkese yüksekten baktığım; kibirle hareket ettiğim zamanlarda bir kartal, hırsla bir şeyleri kovaladığımda bir kaz, daha uzun yaşama isteği hissettiğimde bir karga, sevdiklerimi sevgiyle kanatlarımın altına aldığımda bir ördek olurum sanki. Kendimizi, ruh hallerimize göre doğadaki bir sürü canlı ile eşleştirme imkânımız var. Ben kendime kuşları seçtim. Kuşların yaşantıları bana hep naif, huzurlu, sakin gelir. Bu kitabı da gördüğümde hemen aldım. Kuşların hayatı hayallerimdeki gibi mi diye.

Kuşların yaşamı da tıpkı bizim yaşamımız gibi küçük ölümlerden ve yeniden doğuşlardan oluşan envai çeşit olaylarla kaplıdır. Mesela her yıl tüy dökerler ve kendilerini yenilerler. Biz insanlarda böyle büyük bir tüy dökme olayı yoktur fakat bazen yenilenmek namına, tabiri caizse tüy dökmek, bizlere de lazımdır. Mesela ördeklerin tüy dökme zamanları çok kırılgan olduklarını biliyor muydunuz? Bir süreliğine uçamadıklarını, döktükleri tüylerin yerine yenisi çıkana kadar kendilerini biraz paranteze aldıklarını… Kuşlar bu dönemde kırılgan olduklarını bildikleri için, ölçülü hareket eder, hiçbir önemli işe girişmez, sabrederler. Tekrar gücünü toplamak, tüm güzelliğine yeniden kavuşmak için yenilenmenin gerçekleşmesini bekler.

Peki biz? Elbette hayatımızda zor zamanlarımız oluyor. Kimimiz sevdiğimizi kaybediyor, kimimiz işini, kimimiz evcil hayvanını… Böyle durumlarda bir ördek kadar kendimize duyarlı olabiliyor muyuz? Açıkçası acımın hemen geçmesini, yaşantımın süratle eski haline dönmesini isterdim. Oysa bizim de bazen dinlenmeye dökülen tüylerimizle vedalaşmaya, yerine gelecek tüyleri beklerken kendimizi yıpratmamaya, gücümüzü toplamak için biraz sabretmeye ihtiyacımız yok mu? Konuyu ördek üzerinden anlatacak olursak, doğru zamanlarda tüy dökmeye, tutulma dönemlerine izin vermeliyiz. O zaman eminim, yaşantımıza kuşlar gibi hafif ve bir o kadar güçlü döneriz.

İradenin de bir kapasitesi olduğunu öğrenmiştim. Bu kapasiteyi etkin ve verimli kullanmamız için hayatımızda belli alışkanlıkları oturtmamız ve onları artık düşünmeden yapmamız gerek. Kuşlar da genel olarak alışkanlıkları ile yaşayan varlıklardır. Mesela kuşlar için de yemenin, içmenin, kestirmenin bir zamanı vardır. Baştan çıkarmanın, üremenin, gençleri yetiştirmenin mevsimleri bellidir. Yaşam döngüleri iyi düzenlenmiş, keskin bir şemaya riayet ederler. Ama bu alışkanlıklar donmuş ritüellerin işareti olmaktan çok doğanın ritmini takip eder. Tüm doğa olaylarına aynı zamanda ayak uydurmak zorundadırlar. Yine de her ne olursa olsun kuşlar, iyisi ile kötüsü ile her yeni güne, her yeni günün getirdiklerine uyum sağlarlar.

Mesela fazla yağmur ve rüzgârda uçmazlar, kendilerine saklanacak bir yer bulup hiçbir şey duymak istemiyorcasına oraya sığınırlar. Bu satırları okurken yağmurlu havaları sevmediğim ve hep eve sığınma ihtiyacı hissettiğimi düşündüm. Hepimiz doğadan izler taşımıyor muyduk zaten içimizde. Buna rağmen hayatlarımızın yoğunluğu bazen hava durumunu bile fark etmememize sebep oluyor. Mevsimler ardı ardına geçiyor ve biz kendimizi zamanın ne kadar hızlı geçtiğinden yakınırken buluyoruz.

Kuşların bize öğrettiği bir şey var bence, heyecanlar ve öngörülmeyen olaylar bakımından daha zengin bir yaşam için doğa ile irtibatı yeniden kurmak. Hayatımızda sahip olduğumuz ya da olmadığımız tüm güzellikler de ancak onlara bakıp gören gözler, şükrünü  eda eden kalpler oldukça anlamını buluyor. Doğayı izleme rutinlerimiz olabilir mesela, bir ağacın gövdesini okşamak, bir çiçeğe sen ne güzelsin demek. Baharda çiçek açan kuru dallara bakıp renk cümbüşünün hakkını vermek…

Maalesef artık birilerini durdurup acaba şuraya nasıl giderim diye sorma devri kapandı. Maalesef diyorum çünkü bu da bir iletişim sebebiydi. Teknolojinin olumsuz sonuçlarından biri navigasyon varsa insana gerek yok. Öyle mi gerçekten? Bu hayatımızı kolaylaştırıyor mu yoksa bazı yetilerimizi öldürüyor mu? Mesela yön duygumuzu. Kuşların bu konuda mahir olduklarını söylemeye gerek yok. Bu kitapla beraber moğol kuşu, deniz çulluğu ve guguk kuşunun yön duyguları ile diğer kuşlardan daha ileride olduğunu bilgisine sahip oldum. Mesela guguk kuşu doğduğu anda başkasının yuvasına bırakılır, ebeveynlerini hiç tanımadan başlarmış hayatına. Yön duygusunun gelişmesine şaşmamalı. Ve bizler GPS’ten çıkan mekanik bir sesin talimatlarını izleyerek yürüyen ya da gezinen görmeden bakanlarız. Yönümüzü bulmak gibi asli bir görevi dahi başkalarına, daha da kötüsü makinalara emanet ettik. Hal böyle iken özel hayatlarımızda da sık sık kaybolmuş hissetmemiz çok doğal değil mi? Bence tıpkı guguk kuşu gibi dümeni yeniden elimize almalıyız, yoksa teknoloji içgüdülerimizi birer birer elimizden alacak.

Kuşlarında tıpkı bizler gibi lehçeleri olduğunu, bir tavuğun ne şartlarda banyo yaptığını, kartalın mı yoksa kızılgerdanın mı daha cesur olduğunu, evlat edinmenin sadece insana özgü olmadığını ve kuşlara özgü birçok şeyin insanların da hayatlarında zaman zaman yaşandığına şahitlik etmek isterseniz çok güzel bir eser.

Kitabı okurken zihnimde arka planda Neveser Kökteş ’in segâh makamında bestelediği Melahat Gülses’in o dingin sesi ile okuduğu bir şarkı çaldı. Belki siz de dinlemek istersiniz.

                                   Kuş olup uçsam sevgiliminin diyarına

                                           Saçından bir tel alsam taksam başıma

                                   Söylesem sevgimi kalbimi açsam ona

                                             Aşkımın çiçeğini taksam başıma

                                   Sözleri sitemkâr kıskanır beni yakar

                                           Nazlanır yalvarır ah o güzel yar

Burcu AYDIN


Kitap İçin TIKLAYINIZ

Bültene Kayıt Olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir