NEŞENİN GÜCÜ – Frederic Lenoır
“Mutluluk Üstüne Felsefi Bir Yolculuk” kitabının yazarı bu kitabında da “neşe” nin izini sürüyor. Neşe ilk etapta tanımlanması biraz zor bir duygu diyebiliriz. Benim neşeyi tanımladığım kavramları kitap ilerledikçe haz ve mutluluk ile iç içe geçmiş şekilde buldum. Yazar, doğunun kadim bilgelik öğretilerinden; batının modern filozoflarının fikirlerine kadar, geniş bir yelpazede “neşenin gücünü” ele alıyor ve bizleri bu sefer neşe üzerine felsefi bir yolculuğa davet ediyor. Yol üzerinde Spinoza, Nietsche, Bergson ile neşeyi konuşuyoruz. Epiküros ile zevk, haz üzerine sohbet edip neşenin ayrımını yapmaya çalışıyoruz. Kadim geleneklerin bilgeliğe nasıl baktığını öğrenip bakış açımızı genişletiyoruz. Kitap ilerledikçe neşeyi haz ve mutluluktan ayırıp ona sağlam bir alan açıyoruz. İlerlerken “neşe ne ola ki?” diye sorup şu tanım evet şimdi oldu dedirtiyor: Dünyalara değişilmeyecek ve de binbir veçhesiyle arzu edilebilen şeylerin en üstünü olan bir duygu. Neşeli anlarımız tıpkı bu tanımdaki gibi dünyalara değişilmeyecek türden değil mi? Bir çocuğun yediği bir dondurmada, alınan bir övgüde, bir güler yüzde, özlenen bir şeye kavuşmakta neşe kendini nasıl da gösteriverir? Hal böyle olunca neşeden fazla arzu edilebilir kaç şey geliyor akla?

Sayfaları geride bıraktıkça neşeyi hayatımıza davet edebileceğimizi gördüm. “Bu nasıl olur?” dediğimiz anda üç farklı yol bizi bekliyor. İlkinde yazar bazı ipuçları ile geliyor. Bunlar; dikkat, yaşanan anda olma, meditasyon, güven ve açık yüreklilik, iyilik severlik, karşılık beklememe, şükran duyma, oluruna bırakma, bedensel zevk. İkinci ve üçüncü yol ise bize daha fazla kendimiz olma imkânı tanıyan “bağlarından kurtulma” olarak ifade edilebilecek içsel özgürleşme yolu ve bunun tam tersi dünya ve başkaları ile uyumlu hale gelmemize fırsat sunan “yeniden bağlanma” yani sevgi yolu. Bazen kendimize doğru bazen ise başkalarına doğru gitmek. Bu yolları ele aldıkça yitirdiğimiz yaşama sevincini keşfedebiliriz. Yazar yaşama sevinci için şöyle bir cümle kullanmış ve benim de çok hoşuma gitti: “Hayatı bir hediye gibi kabul etmek ve ondan sevinç duymak.” Serlevha yapılacak bir cümle ki gözümüzün önünde hep olsa. Günümüzde bizler hayatı altında ezildiğimiz bir yük gibi görüyoruz. Hal böyle olunca da ona yeteri kadar değer veremiyor ve neşeden uzak bir ömür sürüp göçüp gidiyoruz belki. Kitabın yaşama sevincimize katkı sunacağını düşünüyorum ve yazarın önceki kitabında olduğu gibi beğenerek tavsiye ediyorum.

“Bakmak, dinlemek, dokunmak, koklamak, tatmak: Sevince hazırlanan, onun hâsıl olmasına fırsat veren kimsenin yapacağı, her şeyden önce bunlardır.”
“Neşe çoğu kez biz hiçbir şey beklemediğimizde, kazanacak bir şeyimiz olmadığında su yüzüne çıkar.”
“Ters akıntılarla karşılaştığımızda, onunla mücadeleye girişmeyelim. Bizi sürüklemesine kendimizi bırakalım ve bizi amacımıza ulaştıracak eyleme koyulmak üzere elverişli anı kollayalım. Bir bakıma akıntının lehimize dönmesini kollayalım.”
“Neşenin sık sık apansız kapımızı çaldığı da olur. Yeter ki onu içeriye buyur etmek ve tadına varmak için dikkat kesilelim, yaşadığımız anı hissedelim ve yüreğimizi açık tutalım.”