ISSIZ YERLERDE KENDİN İÇİN BİR EVREN OL – Taner Şanlıoğlu
“… bu kitabın, bu satırlarını okuyana kadar, hayatındaki hangi ihtimallerin “tesadüf eseri” gerçekleşmesi gerekti? Neden buradasın, neden bu satırları okuyorsun?”
Bazı kitapların zamanı vardır benim gözümde. Okuyamıyorsam o an zorlamam “sonra” der rafa kaldırırım. Okuduğumda bana bir şeyler katmadıysa “şimdi” der alırım raftan. Bir “his” meselesi, “an” meselesi..
Marcus Aurelius – Kendime Düşünceler kitabı o kitaplardandı benim için. Merak ettiğim halde, “okuyamazsam soğurum” korkusu vardı bu yüzden devamlı kitap alışveriş listesinde es geçtiğim kitaptı. Benim bu kitabı okumam için gerekli “an” gelmiş ama farkında değilmişim aslında. Bir tesadüf olması gerekiyormuş.
Felsefe bölümünde bu kitap, önce ismiyle daha sonra kapağındaki Marcus Aurelius ismiyle dikkatimi çekti. Arka kapak yazısından sonra ilk birkaç sayfasına göz gezdirdim. Felsefe kitabıydı neticede (gözüm hep korkar) benim için yazarın dili önemliydi. Yazar, ilk bölümde yaşadığı talihsizlikler ve tesadüflerden bahsetmiş.
“Evrendeki her şey olması gerektiği anda olması gerektiği şekilde olur. Sana keyifli okumalar dilemeyeceğim çünkü sen bu kitabı nasıl okuman gerekiyorsa öyle okuyacak, bu kitaptan neyi anlaman gerekiyorsa onu anlayacaksın.” diyerek “Hiçbir şey tesadüf değildir” başlıklı bölümünü sonlandırmış. Sonrasında 20 soruluk stoik ölçer testi var ben 71 puanla sınırı geçtim. 🙂

Bazen her şey gözümüzün önündedir. Açık açık karşımızda durur. Yetmiyormuş gibi “ben buradayım” diye bağırır. Biz duymak, görmek istemeyiz. Yaşadığımız kötü şeyleri kabul etmiyoruz üstüne inkâr da ediyoruz. Hep iyilerini düşünmek istiyoruz. Biz itekledikçe onlar her fırsatta çıkar karşımıza. Ama hayat böyle değil midir? Ne kadar itersek o kadar çekeriz. Önemli olanı, zorlukları da dostumuz bilmek, dostumuz olduğunu kabullenmek…
Yazarın hayatından izlerde paylaşan kitap benim kitaplığımın gözbebeklerinden. Başucu kitaplarımdan diyebileceğim, tekrar tekrar okumaktan sıkılmayacağım bu kitap ne anlatıyor peki?
Temel fikri stoacılık felsefesi. Her şey MÖ 300 yılında gemisinin batmasıyla beraber tüm mal varlığını kaybeden, en zengin konumdan en fakir konuma düşen Kıbrıslı Zenon’ın bu olayın üzüntüsüyle nasıl başa çıkacağının sorusuna cevap aramasıyla başlar.

“Yaşadığın ne varsa, ister iyi ister kötü seni bir üst versiyona çıkarmak için kurgulanmış bir senaryo olduğunu unutma.”
“Mutluluğun hep yanında olduğunu anlayacak ve onun peşinden koşarak elde edilecek bir olgu olmadığını, tam tersine hiçbir yere gitmeye gerek kalmadan bulunduğun yerde ve anda olarak, onu ancak kendi içinde var edebileceğini fark edeceksin.”
“Her günün, iradenle girdiğin savaşının ilk günü olduğunu, gözlerine rağmen asıl gerçeği görebilmeyle çalışmak zorunda olduğunu anla. İşte o zaman evrendeki her şeyin, onlar istese de istemese de iyiye hizmet ettiğini, siyahın ve beyazın bunun için var olduğunu göreceksin.”
“Hayatındaki asıl mutluluğun kaynağı “kazanmak”, üzüntünün kaynağını da “kaybetmek” olmamalı.”
“Süreç, işleyiştir. İşleyiş, evrenin çarklarının olması gerektiği anda, olması gerektiği şekilde dönmesidir.”
“Senin dışındaki her şeyin aslında nötr olduğunu, dışarıdaki her şeyin senin verdiğin bir anlam dışında hiçbir anlam ifade etmediğini zamanla fark edeceksin. Doğayı anladıkça, onun yasalarını kabullendikçe, kendini tanımaya ve dost olmaya başladıkça; kaybettiklerini, hatalarını, yanlışlarının da olması gerektiğini, pişmanlık için yanman, yanmak içinde ateşe düşmek zorunda olduğunu anlayacak, olan her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu göreceksin.”
İyilikle…