DANIŞMANLIK İNCİLERİ – Uygulamacı için Düşünceler – James P. Carnevale, Çev: Deniz Albayrak Kaymak
Hep nasıl çekilirsiniz bir kitaba? diye başlardım yazılarıma… Şimdi içimden geçen ise “Nasıl sahiplenirsiniz bir kitabı?” diye başlamak. Maksadımın bütünüyle okumak haline gelebileceği aklıma gelmezdi Maksat Kitap’a gelene kadar… Bir yılda sanki benin bir parçası okumak oldu gibi hissediyorum. Hani hep yol arkadaşlığı diyoruz ya Maksat Okumak’a. Bana biraz da şu birbirimize sıkı sıkı sarılmaya hasret kaldığımız zamanlarda, serin bir sonbahar havasında, yağmur sonrası sıcak bir kahve almışım da yanınıza ilişmişim, anlatayım olup biteni, “Bakın ne oldu?” diyormuşum, ara sıra sırtımı sıvazlıyormuşsunuz, yeni bir şey keşfetmenin mutluluğunu yaşıyormuşsunuz, ben de sizin gözlerinize bakıp “Peki sizde ne var ne yok?” diyormuşum gibi geliyor.

Yaz nasıl bitti, güz nasıl geldi anlamıyorum bu aralar. Sorsanız hep okuyorum, fakat ne okuyorum, derinleşebiliyor muyum? Hayır. Fakat şimdi, anlatırken, niyetime sizi alınca sakinleştiğimi hissediyorum. Ankara’da sonbahar yağmurları yağıyor; benim için hırka, kahve, mum zamanları geldi. Fiziksel koşuşturmanın yanında içsel bir dinginlik hali var üzerimde. Eylül geldi, Eylül… Güz geldi, en sevdiğim mevsim. Okullar açılıyor, dönem başlıyor, sezon başlıyor. Yeni çalışma arkadaşları katılıyor aramıza, yeni döneme hazırlık eğitimleri, kutlamaları… Ben Maksat Kitap’ta bir yılımı doldurmuşum, bir hayal olarak başlayan Maksat Okumak bir yılını doldurmuş. Bir sofra gibi düşünmüştüm ilkin, hala dumanı tütüyor üstünde. Nasıl bir sıcaklık bilmem ki nasıl anlatsam… Başlangıçta “Nasıl sahiplenirsiniz bir kitabı?” diye sormak geçiyor içimden demiştim hatırlarsanız. Ben kendimi kaybettiğimde bana kendimi hatırlatan, durmak için, kendimi hatırlamak için tuttuğum kitaplar olur elimin altında. Daha gidecek yolumuz var, hepsini anlatmayı dilerim size; ama bugün proje koordinatörlüğünü yaptığım Danışmanlık İncileri’ni anlatmak istiyorum. Çok sevdiğiniz bir dostunuzu anımsayın, nasıl sevdiniz, ne zaman sevdiniz? desem bir anda yanıt vermek güç gelecek. Çünkü alışmışsınız, yüzüne, gözüne, sevmediği burnunun şekline bile alışmışsınız, her şeyi size olduğu gibi güzel gelir; “Bilmiyorum nasıl, ne zaman.” dersiniz. Danışmanlık İncileri benim için öyleydi önceleri. Şurası da şöyle olsa demediğim, sevdiğim, başım sıkışsa açtığım, keyfim yerinde olsa açtığım, hem rahatlatan hem yol gösteren bir kitap. Sonra baskısının tükendiğini öğrenmiştim şans eseri; şaşırmıştım, acaba güncel baskısı Maksat Kitap’tan çıkar mı? diye bir hayal kurmuştum. O hayal gerçek oldu. Sanki kapalı bir kutuda kalmış bir mücevheri parlatır gibi özenle, heyecanla parlattık incimizi. Benim için öyle keyifliydi ki o yolculuğa eşlik etmek. Zorlukları oldu, hani masallarda iyiler yüce bir amaç için koşarken kötüler yollarını keser ya; iyiler biraz toydur, kötülüğün kötü olduğunu bile bilmezler, sadece gitmek istediklerine doğru koşarlar. Ben de biraz öyleydim, çok şaştığım engeller oldu yayının çıkış sürecinde, çok şaştığım destekler gördüm; çoktan bu dünyadan göç etmiş James Carnevale’nin elini omzumda hissettiğim bile oldu desem inanır mısınız? Hiç fiziksel olarak tanışmadığım Deniz Albayrak Kaymak hocamın varlığını tam da yanı başımda hissettim desem… Danışmanlık İncileri’ni tekrar tekrar okudum bu yıl, her bir kelimesini inci gibi okudum. Kelimelere bile özen gösterince yaşıyor belki de kim bilir? O kitap gerçekten bir mektuba dönüşüyor, sen al, yanıtla istiyor belki de… Güncellenmiş haliyle matbaadan gelince kokladım Danışmanlık İncileri’ni. Sarıldım. Komik mi geliyor acaba size? Gerçekten sarıldım kitaba. Sahiplendim. Benim dedim. Benim kalemimden çıkmasa da benimmiş gibi sahiplendim. Küçük Prens’te “Gülünü değerli yapan, ona harcadığın zamandır.” diyor ya, herhalde öyle bir şey sahiplenmek.

Bir dönemi bitirip yeni bir döneme başlarken hala hiç hesapta olmayan zorluklar ve neşe veren karşılaşmalar yaşıyorum. Danışmanlık İncileri’me bakıyorum sonra. “Bak Selma, tüm süreçler yeterince emek verince geçmiyor mu? Sen niyetine sıkı sıkı sarıl, çabana güven, yanı başında kulağına fısıldayan dost seslerine sahip çık, hep incileri parlatmaya bak. İşine bak, işini iyi yap.” diyor. Bana mesleğimle ilgili hatırlamam gerekenleri de hatırlatıyor. “İşini yaparken işinin kendisi ol, işinden keyif al.” diyor. Ben de sarılıyorum hala ona, teşekkür ediyorum. İşte böyle sahipleniyorum.
Bir parçasını alıp “Bakın burayı çok sevdim.” demek de zor geliyor, hani “Beş parmağın beşi de bir.” derler ya. Öyle tuhaf bir hissi var bu kitabın bende. Yine de ilk incisini paylaşayım, kim bilir belki alırsınız elinize, bana açtığı sihirli kapıları size de açar…
“Danışmanlık, inanmış olduklarını unuttukları bir inanç sistemine dayalı olarak yaşamlarını nasıl yarattıklarının farkına varmalarında insanlara yardım etmektir.”