OYUN OYNAMA SANATI – Aletha J. Solter
Hayat bir oyun kızım demişti, Hüdai dedem. Üzgündüm, niçin üzüldüğümü hatırlamıyorum ama
bu sözünü hiç unutmadım. “Hayat bir oyun, sen ne oynarsan onu sana verir. Mutluluk oyunu oyna
zamanla gerçekleştiğini hissedeceksin”. Üzgünken mutluluk oyunu oynamaktı panzehir demek ki.
Düşündüm, doğruydu. Hayat kocaman bir oyundu. Dünyaya geldiğimizde bebekliği oynadık, sonra
çocukluğu, ergenliği, yetişkinliği, arkadaşlığı, eş olmayı, anneliği, babalığı… Tüm rollerimizle bir oyunun
parçası değil miyiz? Bunu idrak etmek kocaman bir yükü atmışçasına rahatlattı beni. Hayat kocaman
bir oyundu. İtiraf etmeliyim ki insan psikolojisi hakkında okuma yapmadığım, bilgi sahibi olmadığım
zamanlarda çocuklarla oynadığımda kendi kurallarımla oynamalarını bekler ve bir süre sonra da
sıkılırdım. Oysa çok severim çocukları ama sevginin çocuklarla nitelikli zaman geçirmek için yeterli
olmadığını öğrenmem uzun zamanımı aldı. Hayatın oyun olduğunu düşünmek çocuğumla oynadığım
oyunları da bir görev gibi görmememi sağladı. Onlar ömür dediğimiz oyunun minik sahneleriydi aslında
ve ikimizde oyuncuyduk. Oyuncakların oyun oynamak için sadece araç olduğunu, oyunun kendisi
olmadığını deneyimledim. Çocuğunuzla oynamak, nitelikli zaman geçirmek için pahalı ya da ucuz
oyuncaklara ihtiyacınız olmayabilir. Sadece bir kulak temizleme çubuğu ve pipet bile yeter yüzünüzü
güldürüp, bağlanmanızı güçlendirmeye. Hani birçok anne baba yakınır ya bir oda dolusu oyuncağı var
hala bizim yanımızda… Kızım/Oğlum git oynasana…☺ Bu kitabı okuduktan sonra çocuğunuza bir çöp
bile almadan ne kadar yaratıcı oyunlar ortaya çıkarabileceğinizi öğreneceksiniz. Oyun oyuncaklarla
değil aramızda kurduğunuz o muhteşem bağ ile kuruluyormuş.

Biz yetişkinler de işten, sorumluluklardan biraz uzaklaşmaya, deşarj olmaya ihtiyaç duyarız.
Basketbol, yürüyüş, koşu, satranç, okey, bilgisayar oyunları, örgü, nakış… Hepimizin ilgi alanları, zevk
alacağı faaliyetleri farklıdır. Olaya kendi açımızdan kendi duygularımızı anlayarak bakmak çocuklar için
oyunun ne kadar önemli olduğunu anlamamıza yardımcı olur diye düşünüyorum. Bu demek değil ki
çocuğumuzla 7/24 oynayacağız. Yukarıda da söylediğim gibi biz de insanız ve deşarj olmaya ihtiyacımız
var. Belki her gün yarım saat, belki iki üç günde bir kendimize vakit ayırmak bize yeterli olur. Çocuklar
da günde yarım saat ebeveynleri ile nitelikli zaman geçirdiklerinde bu onlara yetecektir. Bağ, her zaman
her yaşta aramızda kurabileceğimiz bir şey, her zaman telafisi var. Biz yeter ki bunu zorlama ile değil
kendimize de iyi geleceğini bilerek yapalım, oyunun her iki taraf için de terapötik oluşunu hissederek.
“Anne, benimle oynar mısın? Baba oyun oynayalım mı? Çocuğunuzdan bu sözleri ne sıklıkla
duyuyorsunuz? Çocuklar oyun oynamaya bayılırlar, özellikle de ebeveynleriyle oynamaktan büyük keyif
alırlar. Çocuğunuzla oyun oynadığınızda, onun bağ kurma ihtiyacını karşılayıp sevildiğini hissetmesine
de yardımcı olursunuz. Aslında oyun, çocuğunuzun duygusal enerjisini şarj etmenin en iyi yollarından
biridir.”(sf.21)
‘Sağlıklı anne baba ve çocuk bağı, çocuğun duygusal sağlığı için son derece önemliyken, bu
bağın oluşmasında anne, baba ve çocuğun sosyal etkileşimi de büyük rol oynar. Çocuğumuzla daha
bebekken “ ce-e” diye oynar ya da komik sesler çıkarır; basit, saçma oyunlar yardımı ile iletişim kurarız;
sesini taklit eder, başımızla göbeğini gıdıklar, ayak parmaklarıyla oynar, müziğin ritmine uyarak onu
sallar, dizimizde hoplatırız. Günlük hayatımızda bu tür etkileşim biçimleri, bebeğin güven, inanç,
emniyet, karşılıklı ilişki, mizah ve keyif duygularını algılamasını sağlar. Ona hassasiyetle yaklaşarak bu
tür oyunlar oynadığımızda bizlerle bağ kurup iletişime geçmeyi öğrenir.’(sf.23)

Bir çocuk için en önemli tanık anne ve babasıdır. Çocuğumuz tek başına oyun oynarken yanına
oturup sadece onun oyununu seyretmek onu sevdiğimizi, yanında olduğumuzu, her anını paylaşmak
istediğimizi anlatmaktır aslında hal diliyle, ki zaten çocuklar hal dili ile öğreniyor her şeyi. Bakarak,
gözlemleyerek, yaşayarak… Kitap bizi kendi çocukluğumuza da götürüp oyun oynarken neden
zorlandığımızı, böyle zamanlarda neler yapabileceğimizi, süreci kimseyi incitmeden nasıl
yönetebileceğimizi de öğretiyor.
Aletha J.Solter kitabı üç bölüme ayırmış. Birinci bölümde bağlanma oyunlarını; bağlanmanın ne
olduğunu, bağlanmayı güçlendiren dokuz oyun türünü ve oyun oynamakta zorlandığımızda neler
yapacağımızı, ikinci bölümde bağlanma oyunları ile disiplin sorunlarının çözümünü; ceza içermeden
disiplin nasıl verilir, işbirliği yapmalarını sağlamak, sınır koymak, tuvalet eğitimi, çirkin ifadeler
kullanmak, öfke, saldırganlık, kardeş rekabeti, yalan söylemek, ev ödevi, yatma zamanı gibi durumların
çözümünde neler yapabileceğimizi, üçüncü bölümde ise doğum travması, kardeşin doğumu, anne baba
boşanması, doğal afet, terör, hastalık-kaza-tedavi, ayrılık travması, okul stresi, fobi ve kaygılar, ebeveyn
öfkesi gibi zor durumlarda bağlanma oyunlarının çocuğumuzun yaşadığı zorlukları aşmasına yardım
etmek için nasıl kullanılacağını somut örneklerle ve uygulamalarla bizlere anlatmış.

Yüzlerindeki minik bir gülümsemenin dahi içimizi erittiği çocuklarımızla sevgiyle, huzurla,
isteyerek ve hissederek birlikte vakit geçirmek istiyorsak Oyun Oynama Sanatı kitabı bizim için harika
bir rehber niteliğinde, keyifli okumalar dileğimle…
Harika bir yorum olmuş kitabı gerçekten merakla okumamı sağlayacak. Samimi anlatımınız ve yaşamınızdan kattığınız minik anılar ne büyük şeyler ifade etmiş aslında. Teşekkür ederim yüreğinize ve kaleminze sağlık Burcu hanım. Her daim okuyup yazmanız dileği ile….
Meryem hanım çok teşekkür ederim içten, güzel yorumunuz için:)