ÖZ TERAPİ – Binnur Yeşilyaprak

Bugün bir türküyle başlayalım yolculuğumuza. Bu yazıyı sakin bir zamana saklayın, aceleye getirmeyin olur mu? Önce paylaştığım türküyü, ardından beni dinleyin… Bakalım sonra kendi sesiniz neler söyleyecek…

Aramıza girmiş
Dağlar, denizler
Gelemem diyorum öf öf
Sen gel diyorsun

Kar yağmış yollara
Örtülmüş izler
Örtülmüş izler
Bulamam diyorum öf öf
Sen bul diyorsun
Sen bul diyorsun

Dinlemek için:
ABONE OL

Neden etkilenirsiniz bir kitaptan?

Etkilenmek… Binnur Hoca hikâyesine başlamadan önce bir temas noktası buluyor, temas ettiklerine dokunuyor, sonra anlatmaya başlıyor hikâyesini… Ben, ben nereden başlayayım? Okurken bu kadar ağladığım bir kitap hiç olmamıştı herhalde. Neden bu kadar etkilendim? Hangi temas noktalarına dokundu da bu kadar etkilendim bu kitaptan… Binnur Hoca bunu tahmin ediyor muydu? Bence evet, tahmin ediyordu. Kitabı okumamı istediği için yayınevinden gelen ilk baskılardan birini bana özel imzalamış; hediye etmişti. O kitabı hediye ettiğinde de çok etkilenmiştim. Benim değerlendirmemi istemişti. Kitabı benimle buluşmadan evvel, benim için şöyle imzalamıştı:

Bense heyecanla ne kadar onurlandığımı ifade edip çoktan satın aldığım kitabı çıkarmıştım çantamdan şaşkınlıkla… Benim telaşlı, heyecanlı halimin aksine, sanki durgun akan bir nehir gibi sakindi … Kitabı yayınlayıp yayınlamamak konusunda ne kadar git gel yaşadığını, fakat yine de yayınlama kararı aldığını, benim onun için değerli olduğumu, bunun için bana özel imzaladığını ifade etmişti. Binnur Hoca konuşurken gözlerimin hafifçe nemlendiğini, içimden “Bu değeri hak edecek ne yaptım?” diye düşündüğümü anımsıyorum. Bendeki kitap için ise, “Onu başka birine hediye edebilirsin hayatım, bak önsözünde ne yazdım,” demişti…

Özel Söz: Bu kitabın telif ve satış geliri tümüyle, “Kadın Hakları” konusunda çalışan STK’lara bağışlanacaktır. B. Y.

Hayatım… Binnur Hoca bana hep böyle hitap ederdi ya ismimle ya da hayatım… Bana bu içten içe çok tuhaf gelirdi, elbette söylemezdim fakat ben kimseye hayatım demezdim. Kim bütünüyle hayatım olabilir ki? Kitabı okurken gerçekten de hayatının simgeleşmiş hali öğrencileri, arkadaşları galiba, diye düşünmüştüm. Farkında olarak veya olmayarak hayatında çok geniş alanlar tanımıştı öğrencilerine, arkadaşlarına… Nedense aklıma Mustafa Kemal Atatürk’ün en sevdiği şarkılardan olan Bülbülüm Altın Kafeste geliyor. Şarkıyı açıp dinliyorum. Neden etkilendiğimi anlar gibi oluyorum. Anımsadığım hatıramı yazmaya karar veriyorum, tıpkı onun Öz Terapi’de yaptığı gibi…

Selanik’te Atatürk’ün ilk çocukluk yıllarının geçtiği evdeyim. Atatürk’ün bir çocuk olduğunu hayal ediyorum. Burada uyumuş, burada oyunlar oynamış mıdır? Okula şu yoldan yürüyerek gitmiştir… Gecikip koşar adımlarla da gitmiş midir? Genç yaşta babasını kaybetmek, annesinin başka biriyle evlenmesi üzerine dayısının evinde kalmak, ardından askeri okul… Sevdiği kadınla bir hayat kuramamak… Üzülüp ağlamış mıdır? Savaşlar, toplantılar…. Peki kendi hayatı? Bir yuva özlemi çekmemiş midir Atatürk? Belki de bu kadar derin bir yuva hasreti çektiği için Türkiye’yi yuva yapmıştır… Sevdiği şarkılar iç dünyası hakkında fikir verir mi peki?









Bülbülüm altın kafeste
Öter aheste aheste
Ötme bülbül yarim hasta
Ah neyleyim şu gönlüme
Hasret kaldım sevdiğime

Dinlemek için:
ABONE OL

Duygularımızı çocuk tarafımızla hissederiz. O güçlü halinin yanında nasıl kırılgan bir kalp taşıdığını, çocuk Atatürk’ü düşünüp Selanik’teki evinin bahçesinde duygulanmıştım. Okuduğum kitaplarda sıkça “Çocuk…” diye hitap ettiğini hatırlıyorum öğrencilerine… Çocuk… Kitapta çocuk Binnur’u gördüm. İpek sarı saçlarını okşamak, parlayan yeşil gözlerinin içine bakmak, narin ellerini tutmak, ona sarılmak istedim. Onunla ağladım, onunla güldüm, onun heyecanına katıldım. Hoca olan Binnur nereye gitti unuttum. İlk defa bu kadar yakın hissettim Binnur’a. “Adının ne olduğunu koyamadığım bir sınırınız var hocam, bilmiyorum ne…” demiştim o gün. “Evet hayatım, diğer öğrencilerim de öyle söyler.” demişti. Binnur’un hep öğretmen halini görmüştüm ben, ona göre davranmıştım. Onun acı çektiğini, özlem duyduğunu, yardıma ihtiyacı olabileceğini, öfkelendiğini görmemiştim hiç. “Ağladım, üzüldüm, öfkelendim.” dediğini duymak başka, kendini en doğru şekilde ifade etmesini görmek başka. Bir çocuk gibi mızmızlandığını, sitem ettiğini, suçladığını, talep ettiğini görmek başka.

Çocuk Binnur’u görünce bu kez aklım benim bir çocukla yaşadığım hatırama gitti. Atölye sırasında “Ben kötüyüm, kötülükler yaparım.” diyerek arkadaşlarının çalışmasını dağıtan, ses çıkaran, verilen yönergeleri dikkate almayan altı yaşındaki çocuk arkadaşıma… Atölye çalışmalarına başladığım ilk yıldı. Anlamaya çalışıyordum onu, şefkatle sınır belirlemeye, ilişki kurmaya çalışıyordum. Dizlerimin üzerine çöküp onun gözlerine bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Çocuk öfkeyle bağırmıştı bana. “Sen her şeyin arkasında iyi bir şey var gibi davranıyorsun! Sen hep gülümsüyorsun. Bazen her şey kötüdür. Bazen her şey kötüdür!” demişti. O kadar etkilenmiştim ki… Gerçek affetme bir şeyi mazur görmeye çalışarak olmazmış. Ben çocuğun beni öfkelendiren davranışlarını bile mazur görmeye çalışıyordum “ama o çocuk…” diye. O ise kendini göstermeye çalışıyordu. Sonraları kızdığım oldu ona, “Senin eğitim alma amacın varsa benim de bu atölyeyi yürütme amacım var, bana engel olmaya hakkın yok! Burada olmak istemiyor olmanı anlayabilirim, fakat buradasın. Gelmek istemiyorsan bunu konuşabiliriz.” demiştim. “Hayır gelmek istiyorum.” demişti. “O zaman benim işimi yapmama yardım edecek misin? Etmeyecek misin?” dediğimi hatırlıyorum. Sonra yardımcı olmuştu bana gerçekten… Bu hikâye bana ne söylüyor? Hemen gelmiyor aklıma… Fakat bu kadar net bir şekilde zihnimdeyse, herhalde bir bağlantısı var gördüklerimle. Olduğu gibi bırakıyorum.

Çizim: Endmion

Kitabın bana ne söylediğine odaklanıyorum yeniden. Anlatılan benim hikâyemmiş gibi geliyor yer yer. Benzer korkular, benzer arzular, benzer telaşlar… Kitapta gerçekten içsel bir kazı çalışması yapıyorum kendime, bazı kararlar veriyor ve onları uygulamaya koyuyorum. Ağlıyorum ve rahatlıyorum. Yakınlık hissediyorum, yakınlık. Hem kendime hem Binnur’a. Hitap muhatap’a biçilen kıymetmiş. Benim her zaman hocam diye hitap edeceğim Binnur’a… Fakat eğer bir gün çocuk olmak isterse; ipek sarı saçlarını okşayabileceğimi, parlayan yeşil gözlerinin içine bakarak dinleyebileceğimi, narin ellerini tutabileceğimi düşünüyorum. Bunu düşününce yine derin bir sevgi doğuyor içimde. Sevgi ne güzel şey diye düşünüyorum. Sevgi ruhun sesi sanki ve yaşla hiçbir ilgisi yok. İçimden bir dilek diliyorum. Bazen tek bir ana takılıyoruz ve orada duruyor zaman. Donduruyoruz sevgilerimizi, yıllar geçiyor. Bazen de tek bir an öylesine derinleşiyor ki, sanki bir ömre bedel oluyor. “Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika.” diyor ya şarkıda. İçimden Binnur’un nurunun içinden geldiğini hissetmesini diliyorum. Dışına yansıttığı kadar içinde de duymasını, çocuklar gibi neşe duymasını, eğlenmesini, hayal kurmasını ve hayallerini yaşamasını, sağlıkla, huzurla yaşadığı her andan; aldığı her nefesten keyif almasını diliyorum.

Modern Love dizisinin 8. bölümü geliyor aklıma istemsiz… Bizim başkası için dilediklerimiz; aslında onda bizim gördüklerimiz oluyor belki de… Onun üstüne benim dileklerim ne kadar uyacak bilmiyorum; fakat benim onda gördüklerim bunlar işte… Kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki çıktım o içsel kazı çalışmasına. Bu kitaba dair bir alıntı yapmayacağım, çünkü sonradan gözden geçirdiğimde yapacağım her alıntı bir yaramı gösteriyor sanki. Onlarla ben ilgileneceğim, verdiğim kararlar bunun içindi zaten. Bu kitabı okuyun muhakkak demiyorum, çünkü hazır değilseniz isteseniz de okuyamayacaksınız. Anımsadığım bir şiirle yazıma son vermek istiyorum. Sevgilerde…  

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı

Behçet Necatigil

Selma TEKİN


Kitap İçin TIKLAYINIZ

Bültene Kayıt Olun

2 thoughts on “Öz Terapi Kitabı Eşliğinde ‘İçsel Bir Kazı’ Çalışması

  1. Bu yazınız, henüz kitabı okumadan beni çocuk yaşlarıma götürdü. Yazıyı okurken bile kendi çocukluğum ile Binnur’un o tarif edilen çocukluğunu yan yana gördüm bir an. Acaba kitabı okuyunca ne yapar ne düşünürüm dedim. İçsel kazı zihnimde çok zormuş gibi görünür hep. Ama bunu yapabildiğimde daha uysal, sakin, kendimle barışmış, kendimi olduğum gibi kabul etmiş olarak hayata devam etme ihtimalim dahi içimdeki o zorluğu kolaylaştırdı.
    Teşekkürler, hem Binnur’a, hem size..

  2. Sevgili Selma,
    yazını bir kez daha okudum ağır ağır, sindire sindire.. Şarkıları dinledim, şiirleri duyumsadım yeniden.
    Umarım buradan paylaşım yapmamın bir sakıncası yoktur. Hayatım, kitabın ruhunu yakalayan, öz’üne dokunan bir değerlendirme yapmışsın. Elbette okumaya hazır olan ve hakkını veren bir okuyucu olarak kitap, okurken çağrıştırdığı anılar ile sendeki temas noktalarını ortaya çıkarıyor.. Bilemiyorum o temas noktalarına tutunup kendi içsel yolculuğunda nereye kadar ve nasıl ilerledin.. Ama görüyorum ki ‘masumca’ asılı o merdivenden aşağı inme ve batığı inceleme cesareti gösteriyorsun.. ve eminim ki bu içsel kazı çalışman sürecek ve buldukların seni daha da zenginleştirip olgunlaştıracak..
    “Anlatılan benim hikayemmiş gibi geliyor yer..” demişsin. Ne güzel bir ifade!. Çünkü bir başkasını tanırken içten içe, onda gördüklerimiz bize kendimizi gösterir.. Onun yaraları, bizim içimizdeki yaralara dokunur. Bazısı kaçar bu duygudan ve bastırır.. Henüz hazır değildir kendi ile yüzleşmeye.. Eğer kendi yaralarımız ile yüzleşme gücümüz ve cesaretimiz varsa işte bu kitap bize eşlik etmek “ben yapabildim, sen de yapabilirsin” demek için yayınlandı. Kitabın yazarı olarak ne mutlu bana ki kitap senin gibi ‘kitabı anlayan’ okuyucular ile buluşuyor. Teşekkür ederim hayatım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir