NURHAN ALEÇAKIR

1976 yılında Ankara’ nın küçük bir ilçesi olan Ayaş’ ta doğdum. Bu küçük ve sakin, Selçuklu zamanında kurulmuş kasabada yaşadım. Ruhumun sakinliği buradan geliyor olabilir. Kitap okumayı hep çok sevdim, kitaplar her zaman büyük dostum ve kaçış yolum oldu. Kitap okumanın bendeki katkısı öyle büyük oldu ki, daima başkalarına da bu katkıyı anlatmak istedim. Şanslıyım ki gerek mesleğim olan Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık alanında gerek yüksek lisansımı da tamamladığım, eğitmen eğiticisi olduğum Yaratıcı Drama alanında bu isteğimi gerçekleştirmek için pek çok fırsat buluyorum. İnsanların okuyarak, okuduklarını düşünerek pek konuda gelişme sağlayabileceklerine inanıyorum. Kendi yaşadıklarımı anlamlandırmak için de sık sık yazıyorum.

Hayatımda yaptığım en iyi şeyin yaratıcı drama alanında çalışmak olduğunu düşünüyorum. Kişiliğime ve mesleğime öyle büyük katkıları oldu ki nasıl anlatsam bilemiyorum. Okuma alışkanlığım bu sayede yaratıcı bir boyut kazandı. Aslında okuduğumu sandığım pek çok şeyi kaçırdığımı, okumaktan en derin yararı sağlamak için başka başka bilgileri edinmek gerektiğini de öğrendim. Herhangi bir sanat eserini – bu bir resim de olabilir, bir sinema filmi (sanat değeri taşıyan), bir edebi eser de – anlamak için, sanat türlerini, estetik bilgisi, semboller ve dramatik durumları çözmek gerektiğini de anladım. Okuduğunu anlamak, ilkokul seviyesinde bir bilgi ve beceri gibi anlaşılsa da günümüzde yaşanan en önemli sorun olduğunu düşünüyorum.

Öyle olmasa gazete haberleri ya da televizyondaki konuşmaları anlamakta bu kadar zorlanmazdık. Karşımızdaki insanı okumak ise apayrı bir konu. Peki ya alt yazı okumak, paragraf içleri… Günümüzde noktalama işaretlerine karşı çıkan yazarlar var, ya onların yazmadan anlatmak istemeleri? Görüldüğü gibi mevzu derin… Okumak okuyup geçmekle olmuyor.

Yüksek lisans eğitimimi Ankara Üniversitesi bünyesinde yaptım. Eğitim Bilimleri Fakültesinin Tezsiz Yaratıcı Drama alanı, DTCF nin tiyatro bölümüyle ortak olarak yapmıştı. Bu sayede Tiyatro bölümünden pek çok ders alma şansım olmuştu. Şimdi bu şansın dünya üzerinde sayılı insana nasip olacağını düşünerek seviniyorumJ Çünkü bu sayede oyunculuk ve sahne bilgisi dersi bile Psikolojik danışma alanında beni hiç olamayacağım kadar güçlü yaptı. Bir bankaya girdiğimde bana kredi verirken, aldıkları oda ve masa düzeni ile beni kimse ezemeyecek artık! Çünkü onları okuyorum.

Dramatik kurgu ve dramaturgiden bahsetmek içinse sanırım saatlerce konuşabilirim. En sevdiğim Titanic, filmini derslerden daha önce izlemiştim. Filmi neden b u kadar sevdiğimi ve bu kadar etkilendiğimi anlamak içinse dramatik kurguyu öğrenmem gerekiyormuş. Sonra tekrar izleyip yıllarca öğrencilerime anlattığım bir eser oldu. İçindeki kurgu, dramatik an, dramatik nesne, verilen mesaj, hangi çatışma ekseninde olduğu üzerine konuşmak hala hoşuma gider.

Sanat tarihi ise öğrendiğim andan itibaren dünya politikası ve insanlığın gelişimi hakkında bakış açımı geliştiren bir konu oldu.  “Alaycı Kuş” serisini okuyup, bu yazar Roma dönemine mi atıfta bulunuyor derken, yaptığım araştırmalarla yazarın gerçekten Roma dönemi ve sanat tarihindeki diyalektikten etkilendiğini görmek şaşırtıcı değildi. Yüzüklerin efendisini okuyup da, dünya üzerindeki kutsal dinlere ait ayetleri yakalamak ve ortadoğunun bitmeyen savaşları ve iktidar hırsının insanı insanlıktan çıkaran boyutunu görmek oldukça etkileyiciydi. Ancak benim istediğim, benim gibi okuyan insanlarla karşılaşmak ve tartışmak. Bunu sağlamak için de bitmeyen tükenmeyen bir anlama ve anlatma isteği duyuyorum. Maksat güzel. Mevzu derin. Zaman dar. Bu fırsatı belki bu sayfada  yakalarız, kim bilir.

Nurhan ALEÇAKIR








Bültene Kayıt Olun